
Bağnaz insanlar neden okumazlar, sorgulayıp şüphe duymazlar. Fakat her an saldırganlaşırlar?
Bunun nedeni, canlı varlıklar içinde en çok gelişmiş olan insan beyninin yaratıcı doğası ile canlıların ne pahasına olursa olsun ayakta kalma arzusu arasındaki çatışmada yatar.
Beyin, özellikle de insan beyni, doğanın en karmaşık şaheseridir.
Normalde bir şey, ne kadar çok karmaşıklaşırsa, o şeyin enerji ihtiyacı da o oranda artar. Fakat aynı zamanda bir şey, ne kadar çok karmaşıklaşırsa, o şeyin kırılganlığı da o oranda artar. Bunu anlamak için 30 yıl önceki telefonlarla, günümüzde kullanılan akıllı telefonları karşılaştırmak yeterlidir.
Bir şeyin organik yapısı ne kadar çok karmaşıksa, hem o şeyin modüllerinin (parçalarının) birbiriyle olan bağlantısı çok daha yoğun olur hem de parçaların hassaslaşması nedeniyle modüllerden birinin bozulması, organın bütünlüklü yapısının çok daha çabuk dağılmasına neden olur.
İnsan beyni hem karmaşık, hem vücudumuzun ürettiği enerjinin en büyük kısmına (%20-25) ihtiyaç duyar hem de evrimsel süreçte daha çok hassaslaşması nedeniyle çok kırılgandır. Küçük bir damarın patlaması, ızbandut gibi bir bedeni anında yere serebilir.
Öte yandan karmaşık yapılar, işlevlerini bütünlüklü olarak yerine getirebilmek için diğer organ ve parçalardan çok daha fazla bilgi girdisine ihtiyaç duyarlar.
Kısacası, karmaşık yapıya sahip olmak demek, hem en zorlu işleri üstlenebilme, hem çok enerji harcama, hem de aşırı kırılgan olmanın yanı sıra çok fazla bilgiye ihtiyaç duymak demektir.
Beynimiz, onlarca işi bir arada yapan bedenimizi idare eden karmaşık, bol enerji harcayan ama çalışabilmek için de çok bilgiye ihtiyaç duyan bir organdır.
Fakat beynimiz, canlı varlıkların doğasında bulunan, az emek ve çabayla varlığını devam ettirme eğilimiyle de sürekli çatışma yaşar. Çünkü her canlı, mümkün olduğunca az emek ve çabayla, çok enerji elde etmeye meyillidir. Fakat aynı zamanda emek, enerji harcamak da demektir. Bir panterin, bir ceylan yakalamak için birkaç dakika içinde, ihtiyaç duyduğu bir günlük enerjiyi nasıl kolayca harcadığını belgesellerden biliyoruz. O yüzden canlı varlıklar, hem hayatta kalmak için çok enerji elde etmek hem de çok fazla riske girmeden az enerji harcamak eğilimindedir.
İnsan denen canlı da öyledir.
İnsan beyni, doğal olarak çok enerji harcar, çünkü çok bilgiye ihtiyaç duyar, fakat aynı zamanda bedene diğer alanlarda kullanılmakta olan enerjinin kısılmasını dayatır.
Bu durumda bir canlı varlık olarak insan, tembelliğe ve zahmetli işlerden kaçınma eğilimi ile beynini bilgiyle doldurmanın zorunluluğu arasında sıkışıp kalır.
Yani amiyane tabirle, mideyle beyin arasında yaşanan ezeli çatışmayı, eğer beyni için özel bir çaba göstermezse, o insanın midesi kazanır. Hayvani ihtiyaçlarımız öne geçtikçe, bedenin ürettiği enerji bu alanlara (yemek, içmek, üremek, dedikodu yapmak, eğlenmek) kayarken, az enerjiyle yetinmek zorunda kalan beyin ise zihinsel üretimini kısmaya başlar.
Sonuç?
Beynimiz, çok enerji harcamamak için bazı önemli işlerden, örneğin okumaktan, araştırmaktan, tartışma ve merak etmekten uzaklaşır. Çünkü beyin enerjisini en çok bu işlerde kullanır. Araştırmayan, okumayan ve merak etmeyen beyin, günden güne tek boyutlu bir yapıya bürünerek gündelik alışkanlıklara, kulaktan dolma bilgilerle ve gelenekler üzerinden aktarılan, fakat şüphe duyulmadan kabul edilen bilgilerle yetinmeyi bedensel işlevler açısından daha “yararlı” bulur.
Adım adım gerçek insani işlevini (düşünme, tartışma, sorgulama, şüphe duyma) yerine getirmeyen beyin, başka şeye ihtiyaç duymadığı için, daha çok hayvani dürtüleri ve basit olağan ihtiyaçları gidermeye yoğunlaşır. Bunun sonucunda ise gerginliği ve öfkeyi kontrol edememe, en basit toplumsal sorunları şiddetle çözme eğilimi, toplumdaki farklı yaşam ve anlayışlara hoşgörüyle yaklaşmama, çevrede yabancı olarak görülen her fikri ve düşünceyi tehlike olarak görme eğilimi baskın hale gelir. Sonuç: düşmanlık ve saldırganlıktır.
Comments (5)
alisays:
Şubat 14, 2024 at 4:07 pmBagnaz insan neden okumaz yazınızu okudum . Kaleminize ve yüreginize saglık ögretmenim .
Sadık Ustasays:
Mart 18, 2024 at 1:06 pmçok mutlu oldum
A.Kemal Gülyuvasays:
Haziran 3, 2024 at 3:14 amDeğerli Hocam yazınızı büyük bir ilgi ve merakla okudum. İçinde bulunduğum “Psikoloji ve toplum” isimli grupta paylaştım.
Yetersays:
Ekim 2, 2024 at 5:12 amÇok güzel bir yazı yüreğinize sağlık
Cihad Aytaçsays:
Kasım 7, 2024 at 4:10 amAklınıza sağlık hocam.