(4 Kasım 2018 tarihli paylaşımdan)
Tanrı var mı?
Bilimin ve inancın sorunlarına nasıl yaklaşmalı?
Yapay zeka insanlığın başına bela mı?
İnsanlık nereye?
Zaman ve mekan sonlu mu?
Bu sorular Stephen Hawking’in “Büyük Sorulara Kısa Yanıtlar” adlı
kitabından…
Bu kitap, büyük bilim adamının ölümünden sonra, onunla yapılan
ilginç röportajlardan ve yıllar içinde yazdığı makalelerinden derlenerek
hazırlanmış.
Kitaba iki kişi önsöz yazmış. Bunlardan biri
Hawking’in hayatını anlatan filmin başrol oyuncusu (Eddie Redmayne), diğeri ise
ünlü bir astrofizikçi (Kip S. Thorne).
Oyuncunun sunuştaki yazısı da Hawking hakkında
birçok şahsi bilgi vermesi nedeniyle ilginç, ancak esas dikkat çekici olanı
astrofizikçinin sunuşu.
Çünkü astrofizikçi Thorne, 50 yıllık bir dostluğun
ve ortak yürütülen çalışmaların ardından Hawking’in söz konusu bilimsel tezleri
nasıl oluşturduğuna ve doğruluğu kanıtlanmış bu tezleri, zaman içinde hangi
unsurlara dayandırarak kanıtladığına ilişkin herkesin bilmediği birçok bilgi
veriyor.Bu bölüm
öyle keyifliydi ki sakin bir ortamı beklemeden bir yolculuk esnasında, trende
bir solukta okudum ve önemli bulduğum cümlelerin altını eğri büğrü çizgilerle
çizdim.
Bu kitapta yer alan birçok ilginç noktayı ileriki
günlerde paylaşacağım, ancak şu anda bahsetmek istediğim esas konu şudur:
Hawking tezlerini 40-50 yıl içinde oluştururken üç
önemli keşif yapmış ya da üç önemli bilim adamının verdiği bilgilere dayanmış.
Bir bakıma tezlerini bu insanların verdiği bilgileri sentezleyerek oluşturmuş.
Bunlardan biri matematikçi bir İngiliz, ikincisi Sovyet-Rus olan bir astrofizikçi,
üçüncüsü ise Thorne’nun kendisi. İleriki günlerde bu ilginç tesadüf ve
karşılaşmalara ilişkin daha fazla bilgi vereceğim.
Buradan şu sonucu çıkardım. Tezleri ve teorileri
ilan etmek yetmiyor. Aynı zamanda bunların deney ve gözlemle de doğrulanması
gerekiyor. Bu tezleri kanıtlayacak deney ve gözleme sahip olabilmek için de
(konunun özünü kavrasanız bile) mutlaka yeni bakış açısına (yöntem) ve yeni
teknolojik araçlara ihtiyaç olmaktadır. Yani siz konunun sonucunu iyi tahmin
etseniz bile, bunu kanıtlayacak araç ve yöntemler henüz olgunlaşmamışsa,
yeterince başarılı olamıyorsunuz. Demek ki çığır açan buluş ve tezler, üç
katmandan oluşuyor. Kanıtlanmış bilimsel teze ilişkin ilk hipotez, hipotezi
dayandıracağınız deney ve gözleme ilişkin yöntem (çoğunlukla felsefe devreye
giriyor) ve bu yöntemi hayata geçirebileceğiniz teknolojik araçlar. Örneğin,
eğer Hollandalılar dürbün ve mercek yapımında çok ileri bir aşamaya
varmasalardı, Galileo’nun bunlardan teleskop yapıp gezegenleri izlemesi vs.
mümkün olmayabilirdi. Hawking de eldeki bilgi ve teorinin dışında teknolojinin
yarattığı yeni imkanları kullanarak tezlerini kesin bir şekilde
temellendirebiliyor.
Tanrı üzerine tartışmalar…
Stephen Hawking: “İnsanoğlunun elinden çıkmış yasaların aksine doğanın yasaları
değişmezdir. Onlar öylesine güçlü ve kesindir ki…
Normalde bilim adamlarının Tanrının varlığı sorununu tartışması gerekmez, ancak
evrenin kim tarafından ve nasıl yaratıldığı veya kimin kontrol ettiği konusu
bizi ister istemez bu sorunla ilgilenmeye iter…
Doğa yasaları kesindir ve değiştirilemezler. Bu yasalar ister Tanrı tarafından
yapılmış olsunlar ister olmasınlar, fakat artık
onlara Tanrı bile müdahale edemez, çünkü yoksa onlar yasa olamazlar…”
“Allah bunun belasını vermiş” diyenlere de şöyle
cevap veriyor:
“Bazıları, yukarıdaki birini kızdırmış
olabileceğimi düşünüyor olabilir, ancak ben hastalığımın nedeninin doğa
yasalarıyla açıklanacağını biliyorum.”
(Büyük Sorulara
Kısa Yanıtlar)